30 Nisan 2012 Pazartesi

titanic'in kardeşi akdeniz gemisi...(itü)

GENEL AÇIKLAMA: Akdeniz, namlı bir yolcu gemisi... Almanya’da 1954’te üretildi, uzun süre Denizcilik İşletmesi’nde Akdeniz turları yaptı. İşletme, Özelleştirme İdaresi’ne bağlanınca Akdeniz de hurdaya çıkarıldı. Gürcan Dağdaş, 1996-1997 yılındaki Refah Partisi-Doğru Yol Partisi koalisyon hükümetinde denizcilikten sorumlu devlet bakanı olunca, Akdeniz’i eğitim gemisi olmayan İTÜ Denizcilik Fakültesi’ne devretti...
BENİM GÖZÜMDEN: İçine girdiğiniz anda tarih kokan bu geminin 1954 yapımı olması bastığınız heryere temkinli ve dikkatli basmanız gerektiğini, yıpranmış tahtadan yerleri, kaynakları erimiş demirleriyle gerçekten mükemmel olan tam bir huzur yuvası Akdeniz gemisi :) İatanbul Teknik Üniversitesi denizcilik fakültesi öğrencilerinin yaptığı bu güzel şenlikte fakültesinin kapılarını sayılı ziyaretçilere açması ayrı bir güzellik olsa gerek öğrenciklerin ilgi ve alakası gerek konuklara saygıda gerçekten büyük bir takdiri hak ediyor :) canı gönülden teşekkürler...


















                Gezerken ağzımda bol bol ''ya bu titanic'de vardı...aaa burası da aynı''deyip heycanla ve sırıtık bir şekilde mutlu mesut herşeyden önemlisi TEMKİNLİ gemide ilerlerken 4. sınıf kaptan arkadaşımın geminin her şeyini en ince ayrıntısına kadar anlatması ve benim yetmiyormuş gibi sürekli titanicle kıyaslayıp daha da çok soru sormam ve onun bıkmadan cevap vermesi beni çok memnun etti...Sessizliğiyle biraz  ürkütücü olsada gerçekten orjinalliğini hiç bozmayıp olduğu haliyle korumaları da gerçekten çok hoştu...Artık anlatılacak bir şey kalmamış ve gemiden çıkmak üzereyken hiç aşağıya makina bölümüne girmediğimizi farkettim ve girilmesinin yasak olduğu sebebininse tehlikeli ve güvenli olmadığını söyleselerde ben dururmuyum ''nesi tehlikeli olabilir hem bişey olmaz yüzme biliyorum ben'...' gibi saçma bir şey söyledim   ( sanki onca demir yığınını üstümden atıp suda balık gibi yüzücem alemim cidden :) Oradaki sevgili çarkçı amca ''gel bakalım haydi ama dikkat et'.' dedi hemmen peşine takıldık ve gördüğüm o manzarayı anlatamam o kocaman makinaların içinde minyatür kalıyorsunuz ve mükemmel bişey fazlaca tırsak olduğumdan çok kıpırdamasamda olduğum yerde sürekli bakındım ve yasak olmasına rağmen fotoğraf çektim :) gözlerimi patlata patlata ''vaaaaaay  bide bunların sesini düşünemiyorum yazık napıyolar acaba'...'dedim çarkçı amcam önce güldü ardında kulaklıkla burada durulabildiğini söyledi ben her zaman olduğu gibi ''titanic burdan su almıştı demek çok önemli bi yer'' dedim :D kaptan arkadaşımsa aslında makina dairesinin vakkum gibi olan o demir yığını kapılarının kapanmış olabilseydi insanların kurtarılabileciğini söylemesiyle önce bir şaşkınlık sonra bir üzüntü duyarken ordan bir görevlinin kızarak ''burasının yasak olduğunu bilmiyormusunuz çok tehlikeli nasıl sokarsınız!'' demesiyle kaptan arkadaşım durumu toparlamaya çalışsada kendimi kapıda bulmam bir oldu :D olan olmuştu artık ama bu güzel akdeniz gemisinin şanslı ve sayılı konuğundan biri olduğum için çok mutluyum hayalet gemim benim arada tıngır mıngır sesler çıkarıyordu çünkü :) bide söylemeden edemicem para verseler yanlız giremem :) gidin,gezin ve görün dicem ama izni yok şaşkınlıktan çektiğim azıcık fotoğraf için üzgünüm inş. seneye tekrar girebilirim ve daha açıklayıcı yazabilirim :):) şimdilik herşey için teşekkürler akdeniz gemisi ve biricik deniz askerlerimiz...

28 Nisan 2012 Cumartesi

bir elmanın iki yarısı :)

                         İnsan varoluşundan bu yana kardeşlik = bir elmanın iki yarısı diye tabirlendirilir...Kime sorsanız önce bu cümleyi kurar.kiiiiii kurmalıdır da zaten...Anne babanın kalpteki sevgisinin yanında kardeşe duyulan sevgi bambaşkadır, her biri ayrı özel her biri ayrı kıymetlidir her ne kadar ana babayı yere göğe sığdıramasakta kardeş sevgisi ve benim ablam her zaman bir pıt daha çok sevilir :) zaten aile içi sevgi  hiçbir şeyle ölçüşemezki...
                         Bu yazı ablaya olan özlemin dolup taşması aslında...Ne kadar içimdekileri kelimelere dökemesemde yazarsam karşımdakine anlatıyormuşçasına rahatlıyorum...Kurduğum cümlelerin zerresinin yanlış olup olmadığını umursamadan sadece parmaklarımın klavyede sürekli özledim ablacım :( özledim ablacım :(   yazmak isteyip zor tutuşumdan saçmalıkların en kötüsünü yazabilirim...(bunun için affola)
                        Hasretlik o kadar zor ki her an acaba şimdi nasıl,napıyo,canını biri sıktı mı,dersleri nasıl,odasınıda özledi,oranın ortamı burası gibi değil tabi,acaba ağlıyo mudur daha nice böyle sorular aklımdan geçerken,bu soru geçişlerinin her evresinde daha da şiddetli bir endişe ve üzüntü kaplıyor içimi...Bu düşüncelerden kurtulmaya çalışmak için açılan her telefon görüşmesi aslında özlemini pat pat yüzüne vuruyor insanın karşılıklı güyaa hasret gideriyoruz dedikçe daha da çok kederleniyoruz...Güzel günler gelicek bunlar da geçicek dedikçe geleceğin güzel planlarını yapıyoruz haydi gel en güzel cicileri alalım, en güzel çantaları biz bulalım sen gel kahvelerin en kralı senle içilir, her kapı sana açılır sen yeter ki gel artık... SENİ ÇOK SEVİYORUM ABLALARIN ABLASI KOCAMANINDA KOCAMANI ÖZLEDİM SENİ dünya tatlımız,minik kuşumuz,çiçeğimiz,kıymetlimiz,anamın babamın ilk göz ağrısı iyiki varsın ve iyiki benim ablamsın :)

10 Nisan 2012 Salı

sözün bittiği yer...

                             ZAMAN...ZAMAN...ZAMAN... Herşeyin başında bu geçmek zorunda mı? Bu bekleyiş neden yada bu beklemeyi önemli kılacak değerli bişeyle karşılaşacak olamak mı? Hiç sanmıyorum :( Hüsrana uğramak da yokmu?....( Var hemde öyle alası varki tam yüreğine okkalı vurucak cinsten...)
                             Kırgın,kızgın,üzgün,yorgun,incinmiş....Hissiyatımın hangisi olduğunu bilemesemde tarifi bunların içinde olduğunu düşünüyorum...Tekrar tekrar aynı şeyleri yaşayıp kaseti hep başa sarmak iyiyi,güzeli,doğruyu beklemek bana mı düşüyo hep, bende deneyip yanılmak istiyorum belki ama bana soran yok tabii :( Hep bir heyecanlı bekleyiş ve acabaları,bi kalp çarpıntısı ardından tokluk hissi ve karın sancıları :( Kolay mı bunları çekmek yaa... Onu,bunu,şunu bi başkasını bilmem ben bi kendimi bilirim kendimde artık yoruldu, bu kadar heyecanı duyup çabuk sönmek pörsüleştirdi kalbimi yani... Şişirin balonu şişirin balonu her söndürdüğünüzde eskisi gibi olmasını bekleyin yok öyleeeeee vallahi yokk...
                             ''Sabır göster daha iyisini hakediyosun,bekle biraz daha dayan'' bu sözü o kadar çok duydum ki artık lügatımdan siliyorum.Sanki bana has bi söz gibi herkes papağan olmuş bunları söylüyo bana yaa :( Bana da yazık değilmi bi düşünün hep hüsrana uğramak nasıl bi burukluk...Şimdi daha iyi anlıyorum insanların hayvan sevgisini niçin bu kadar önemsediklerini.Hep dalga geçerdim ama yokk saygım sonsuz hatta başımı eğiyorum gerçekten (çok ciddiyim yani) Gerçek olan sevgi önce ana,baba,kardeş ondan sonra hayvancıklarmış...O saf yaratılmış şeyler kötü insanları sezinleyip sevdiğinden korurken, insan olarak yaratılmış o idiotlar bırak başkasından korumayı daha kendi duygularını bile takipliyemiyolar ayıp çok ayıpp nereye kadar böyle gidicek görücezz...
                               Artık sinekler bile ısırabilir beni eminim bu zamana kadar bize yanlış aksettirdiler bu ısırma olayını kesin öpüyolardır bizi uykumuzda,sabahta kanıt olarak o kırmızı lekecikleri bırakıyolardır (demek nasıl içten öpüyolarsa)daha ne diyim artık saçmalamaya devam edicem iyisimi bırakıyım yazmayı hatta kötü bi espriyle bitiricem SAÇmalanmaz taranır :D:D:D:D ıykkk...
                             Sözün bittiği yer ise; Yaşasın hayvan sevgisi :):):):):):):)