12 Eylül 2012 Çarşamba

kıymetli' mm

                                   
                   Didom benim bir bir bir bir birtanecik didom,ablam,kuzum,balım,herşeyim,en kıymetlim,iş ortağım,paylaştıkça çoğalan mutluluğum beniiiiiiim seni çokk seviyorum seninle olan herşeyi çok seviyorum.....Seni senin anlamayacağın kadar çok özlüyorum,deli gibi seninle çalışmayı , gün boyu seninle çalışıp yorulmak istiyorum,sabahtn akşama kadar sevgi pıtırcığı gbi dolaşıp bana katlanmalarını özlüyorum,öğle yemeklerine seninle çıkmak istiyorum,birbirimize sürekli sevdiğimizi tekrarlatmamızı özlüyorum,etraflara bırakttığımız küçük notlarımızı özlüyorum,mektuplarını özlüyorum,yanımda benimle konuşmasan bile msjlaşmalarını hatta YANIMDA üzülmelerini özlüyorum,(m) abiyi senden kıskanmayı özlüyorum,ne yapıcağımızı nereye gideceğimizi düşünmeyi özlüyorum,birinden hoşlandığımda kendimi kaptırmamam gerektiğini, uyarmalarını özlüyorum,kalemlerimizi,tost makinamızı, buzdolabını,tabağımızı,peynirimizi,defterlerimizi,süslerimizi ve herşeyden öte bizim biricik zımbamızı özlüyorum onu bozduğumda tamir edişini özlüyorum ama bunların on,yüz,bin kes daha fazlalarını özlüyorum içinde sen olduğun için...İşte ben seni öyle çok özlüyorum ve seviyorum ki içimden taşıyosun böylee biliyorum ağlıyosun ama emin ol bende yazarken ağlıyorum :( beni sıcacık kalbi ve sıcacık kucağıyla kucaklayan didom seni aslaaaa unutmam unutamam :) not:çiçeklerim solsada onlar benim için hep ilk günkü tazeliğinde :)

28 Temmuz 2012 Cumartesi

İç Döküntüsü 2...

                            Hayatı dolu dolu yaşamak gerekir bazen eksisiyle artısıyla olduğu gibi kabullenmek gerekir...En ufak şeyden mutluluk payı çıkarmak ve en önemlisi bulunduğumuz durum için şükredebilmek gerekir!...
                           Çakralarımı açıp çağırsamda mutluluğu,arada yakınsam da, durup düşündüğümde herşeyin benim elimde olduğunu kendimi sadece üzmeye çalıştığımın farkına varıyorum...Duygusal yakınmalar,iç hesaplaşmaları,öyle olsam şöyle olsam derken aslında zamanın akıp gittiğini harekete geçmeyenin ben olduğumun kabullenmeyişim :( evett kabullenmeyişim bunu bile bile tekrar tekrar aynı üzüntüleri kendime yaşatmaya çalışmam anlamsız, demek çoğu kez kendi benliğimi yadırgıyorum ve kendime tezat düşüyorum...
                           Nedensiz ansızın gelen bu melankolik hava beni depresif hallere sokmaya devam etsede bile bile her defasında tekrar lades'leniyorum ve onu bağrıma basıyorum...Zamansız gelsende inş bana birşeyler katıyorsundur bunu ümit ediyorum; Bir yandan korku, bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun. Tek kanatla uçulmaz zaten…(MevLana)                                                  

30 Nisan 2012 Pazartesi

titanic'in kardeşi akdeniz gemisi...(itü)

GENEL AÇIKLAMA: Akdeniz, namlı bir yolcu gemisi... Almanya’da 1954’te üretildi, uzun süre Denizcilik İşletmesi’nde Akdeniz turları yaptı. İşletme, Özelleştirme İdaresi’ne bağlanınca Akdeniz de hurdaya çıkarıldı. Gürcan Dağdaş, 1996-1997 yılındaki Refah Partisi-Doğru Yol Partisi koalisyon hükümetinde denizcilikten sorumlu devlet bakanı olunca, Akdeniz’i eğitim gemisi olmayan İTÜ Denizcilik Fakültesi’ne devretti...
BENİM GÖZÜMDEN: İçine girdiğiniz anda tarih kokan bu geminin 1954 yapımı olması bastığınız heryere temkinli ve dikkatli basmanız gerektiğini, yıpranmış tahtadan yerleri, kaynakları erimiş demirleriyle gerçekten mükemmel olan tam bir huzur yuvası Akdeniz gemisi :) İatanbul Teknik Üniversitesi denizcilik fakültesi öğrencilerinin yaptığı bu güzel şenlikte fakültesinin kapılarını sayılı ziyaretçilere açması ayrı bir güzellik olsa gerek öğrenciklerin ilgi ve alakası gerek konuklara saygıda gerçekten büyük bir takdiri hak ediyor :) canı gönülden teşekkürler...


















                Gezerken ağzımda bol bol ''ya bu titanic'de vardı...aaa burası da aynı''deyip heycanla ve sırıtık bir şekilde mutlu mesut herşeyden önemlisi TEMKİNLİ gemide ilerlerken 4. sınıf kaptan arkadaşımın geminin her şeyini en ince ayrıntısına kadar anlatması ve benim yetmiyormuş gibi sürekli titanicle kıyaslayıp daha da çok soru sormam ve onun bıkmadan cevap vermesi beni çok memnun etti...Sessizliğiyle biraz  ürkütücü olsada gerçekten orjinalliğini hiç bozmayıp olduğu haliyle korumaları da gerçekten çok hoştu...Artık anlatılacak bir şey kalmamış ve gemiden çıkmak üzereyken hiç aşağıya makina bölümüne girmediğimizi farkettim ve girilmesinin yasak olduğu sebebininse tehlikeli ve güvenli olmadığını söyleselerde ben dururmuyum ''nesi tehlikeli olabilir hem bişey olmaz yüzme biliyorum ben'...' gibi saçma bir şey söyledim   ( sanki onca demir yığınını üstümden atıp suda balık gibi yüzücem alemim cidden :) Oradaki sevgili çarkçı amca ''gel bakalım haydi ama dikkat et'.' dedi hemmen peşine takıldık ve gördüğüm o manzarayı anlatamam o kocaman makinaların içinde minyatür kalıyorsunuz ve mükemmel bişey fazlaca tırsak olduğumdan çok kıpırdamasamda olduğum yerde sürekli bakındım ve yasak olmasına rağmen fotoğraf çektim :) gözlerimi patlata patlata ''vaaaaaay  bide bunların sesini düşünemiyorum yazık napıyolar acaba'...'dedim çarkçı amcam önce güldü ardında kulaklıkla burada durulabildiğini söyledi ben her zaman olduğu gibi ''titanic burdan su almıştı demek çok önemli bi yer'' dedim :D kaptan arkadaşımsa aslında makina dairesinin vakkum gibi olan o demir yığını kapılarının kapanmış olabilseydi insanların kurtarılabileciğini söylemesiyle önce bir şaşkınlık sonra bir üzüntü duyarken ordan bir görevlinin kızarak ''burasının yasak olduğunu bilmiyormusunuz çok tehlikeli nasıl sokarsınız!'' demesiyle kaptan arkadaşım durumu toparlamaya çalışsada kendimi kapıda bulmam bir oldu :D olan olmuştu artık ama bu güzel akdeniz gemisinin şanslı ve sayılı konuğundan biri olduğum için çok mutluyum hayalet gemim benim arada tıngır mıngır sesler çıkarıyordu çünkü :) bide söylemeden edemicem para verseler yanlız giremem :) gidin,gezin ve görün dicem ama izni yok şaşkınlıktan çektiğim azıcık fotoğraf için üzgünüm inş. seneye tekrar girebilirim ve daha açıklayıcı yazabilirim :):) şimdilik herşey için teşekkürler akdeniz gemisi ve biricik deniz askerlerimiz...

28 Nisan 2012 Cumartesi

bir elmanın iki yarısı :)

                         İnsan varoluşundan bu yana kardeşlik = bir elmanın iki yarısı diye tabirlendirilir...Kime sorsanız önce bu cümleyi kurar.kiiiiii kurmalıdır da zaten...Anne babanın kalpteki sevgisinin yanında kardeşe duyulan sevgi bambaşkadır, her biri ayrı özel her biri ayrı kıymetlidir her ne kadar ana babayı yere göğe sığdıramasakta kardeş sevgisi ve benim ablam her zaman bir pıt daha çok sevilir :) zaten aile içi sevgi  hiçbir şeyle ölçüşemezki...
                         Bu yazı ablaya olan özlemin dolup taşması aslında...Ne kadar içimdekileri kelimelere dökemesemde yazarsam karşımdakine anlatıyormuşçasına rahatlıyorum...Kurduğum cümlelerin zerresinin yanlış olup olmadığını umursamadan sadece parmaklarımın klavyede sürekli özledim ablacım :( özledim ablacım :(   yazmak isteyip zor tutuşumdan saçmalıkların en kötüsünü yazabilirim...(bunun için affola)
                        Hasretlik o kadar zor ki her an acaba şimdi nasıl,napıyo,canını biri sıktı mı,dersleri nasıl,odasınıda özledi,oranın ortamı burası gibi değil tabi,acaba ağlıyo mudur daha nice böyle sorular aklımdan geçerken,bu soru geçişlerinin her evresinde daha da şiddetli bir endişe ve üzüntü kaplıyor içimi...Bu düşüncelerden kurtulmaya çalışmak için açılan her telefon görüşmesi aslında özlemini pat pat yüzüne vuruyor insanın karşılıklı güyaa hasret gideriyoruz dedikçe daha da çok kederleniyoruz...Güzel günler gelicek bunlar da geçicek dedikçe geleceğin güzel planlarını yapıyoruz haydi gel en güzel cicileri alalım, en güzel çantaları biz bulalım sen gel kahvelerin en kralı senle içilir, her kapı sana açılır sen yeter ki gel artık... SENİ ÇOK SEVİYORUM ABLALARIN ABLASI KOCAMANINDA KOCAMANI ÖZLEDİM SENİ dünya tatlımız,minik kuşumuz,çiçeğimiz,kıymetlimiz,anamın babamın ilk göz ağrısı iyiki varsın ve iyiki benim ablamsın :)

10 Nisan 2012 Salı

sözün bittiği yer...

                             ZAMAN...ZAMAN...ZAMAN... Herşeyin başında bu geçmek zorunda mı? Bu bekleyiş neden yada bu beklemeyi önemli kılacak değerli bişeyle karşılaşacak olamak mı? Hiç sanmıyorum :( Hüsrana uğramak da yokmu?....( Var hemde öyle alası varki tam yüreğine okkalı vurucak cinsten...)
                             Kırgın,kızgın,üzgün,yorgun,incinmiş....Hissiyatımın hangisi olduğunu bilemesemde tarifi bunların içinde olduğunu düşünüyorum...Tekrar tekrar aynı şeyleri yaşayıp kaseti hep başa sarmak iyiyi,güzeli,doğruyu beklemek bana mı düşüyo hep, bende deneyip yanılmak istiyorum belki ama bana soran yok tabii :( Hep bir heyecanlı bekleyiş ve acabaları,bi kalp çarpıntısı ardından tokluk hissi ve karın sancıları :( Kolay mı bunları çekmek yaa... Onu,bunu,şunu bi başkasını bilmem ben bi kendimi bilirim kendimde artık yoruldu, bu kadar heyecanı duyup çabuk sönmek pörsüleştirdi kalbimi yani... Şişirin balonu şişirin balonu her söndürdüğünüzde eskisi gibi olmasını bekleyin yok öyleeeeee vallahi yokk...
                             ''Sabır göster daha iyisini hakediyosun,bekle biraz daha dayan'' bu sözü o kadar çok duydum ki artık lügatımdan siliyorum.Sanki bana has bi söz gibi herkes papağan olmuş bunları söylüyo bana yaa :( Bana da yazık değilmi bi düşünün hep hüsrana uğramak nasıl bi burukluk...Şimdi daha iyi anlıyorum insanların hayvan sevgisini niçin bu kadar önemsediklerini.Hep dalga geçerdim ama yokk saygım sonsuz hatta başımı eğiyorum gerçekten (çok ciddiyim yani) Gerçek olan sevgi önce ana,baba,kardeş ondan sonra hayvancıklarmış...O saf yaratılmış şeyler kötü insanları sezinleyip sevdiğinden korurken, insan olarak yaratılmış o idiotlar bırak başkasından korumayı daha kendi duygularını bile takipliyemiyolar ayıp çok ayıpp nereye kadar böyle gidicek görücezz...
                               Artık sinekler bile ısırabilir beni eminim bu zamana kadar bize yanlış aksettirdiler bu ısırma olayını kesin öpüyolardır bizi uykumuzda,sabahta kanıt olarak o kırmızı lekecikleri bırakıyolardır (demek nasıl içten öpüyolarsa)daha ne diyim artık saçmalamaya devam edicem iyisimi bırakıyım yazmayı hatta kötü bi espriyle bitiricem SAÇmalanmaz taranır :D:D:D:D ıykkk...
                             Sözün bittiği yer ise; Yaşasın hayvan sevgisi :):):):):):):)

29 Şubat 2012 Çarşamba

İç Döküntüsü...

Adaletin bu dünyaya hiç uğramadığını,doğrunun her zaman görmezden gelindiğini,hak ve hukuk denen şeyin hiç olmadığını yavaş yavaş kanata kanata öğretiyormuş hayat...Görsen bile görmemek,duysan bile duymamak,bilsen bile bilmemek insanı değerli kılıyormuş o zaman karaktersiz olmak ''saygı duyulan insan''  mertebesine sokuyormuş.Eğer yaşamak için böyle olunması gerekiyorsa ben yine gerçekçi olup yeni yaralara açık olacağım varsın sadece bu dünyalık yaşayan sahtekarlar yaralasın...Bilsinlerki ben daha çok güçleniyorum,bilsinlerki ben daha da olgunlaşıyorum ve bilsinlerki ben taşıdığım kalple sahip olduğum asil bi kahraman oluyorum...

26 Şubat 2012 Pazar

Sabrın Sonu Selamet-miş :)

                 Daha ne kadar daha sabredebileceğim bilmiyorum...Günler geçmez oldu yaa bildiğin eğlenirken 1 saati 5 dk yaşar gidi hissetmemiz yada sevdiklerimizle geçirdiğimiz koca bir günü sanki bir kaç saat geçirmişiz hissi veren o zaman neden şimdi akmıyorda bana 1 günü asır gibi sürdürmeye devam ediyo :S 

                 Aklımın bir kenarına yazılan hayır hayır kazınan bu düşünce,kendime her defasında unutmamam için direndiğim ve günboyu her şeyde içinde onu bulduğum (okuduğum kitap,dizide,gazetede en beteride reklam da bile) gün  ışığına çıkan ve bana psikolojik travma yarattıran sürekli iç hesaplaşma yaşadığım bu sorun için daha ne kadar sabretmem gerekecek bilmiyorum bildiğim tek şey artık bende sabır da gelecek olan selamet de kalmadı, ben benden geçtikten sonra gelen selamet işe yarayacakmı merakla bekleyişteyim...

                 Artık  ''az kaldı'',''ya takma geçicek'',''aman begüm bence sen abartıyosun sen haklısın ne diye sıkıntı yapıosun kendine'' vs vs vs vs... şeyler duymaktan da sıkıldım ne kadar haklı olduğumu,rahat olmam gerektiğini bilsemde ne yazıkkı durum içinde olup, dışarıdan bakanla aynı hissiyatlar geçemiyor içinden.Başkasını bilmem ama benim yüreğim el vermiyor saçımdan ayak tırnağıma kadar vücudumun her zerresi bunu düşünüyo artık dayanmak zor,tahammülü yok...gözlerimin kaybolurcasına kahkaha atmayı gülmeyi özledim :( güzel günler çabuk gel ne olurr...


NOT:1 yıl sonra bu yazıyı okuduğumda vay be neler yaşamışım ben işte bu olay beni daha da çok olgunlaştırmış diyeceğim kesinlikle çok açık ve net yazamasamda olayı ben okuduğumda bana hep o günü hatırlatacak ve gelecekte yüzümde bi tebessümle okutup bol bol güldürecek :) renkli günler...

25 Ocak 2012 Çarşamba

veznedar günlüğü...

Bir veznedar nasıl olmalı sizce?            Güleryüzlü,sevimli,tatlı,laçka,soğuk,odun,geniş,saygısız,ölçüsüz,kaba,ruhsuz,vicdansız,düşüncesiz vs vs vs vs..... hayatta herşeyin bir ölçüsü olduğunu ve kendimize olan davranışlarımızda bile bu ölçüyü kaçırdığımız için kendimizden utandığımız ve eleştirdiğimiz anlarda yanlış olduğunu,başkasına zarar vereceğini bile bile kötü bişeyler yapmak için verilen mücadeleyi anlamıyorum ve burda kesiliyorum :( beraber zorlukları atlatmaya çalıştığınız,sorunların üstesinden gelmeye çalıştığınız,iyi ve kötü her gününüzde birbirinize destek verdiğiniz,aynı tabaktan yemek yediğiniz,birlikte açıklarınızı bulup zorluklara göğüs gerdiğiniz ve bir ufak şeytan fitnesinin bunca yaşanan güzellikleri bir anda yok etmesi buna katlanamıyorum...
      Yaptığın hatanın sorumluluğunu üstüne almaman kanıtlandığı halde hala inkar etmen üstüne üstlük kendini aklamak için başkasını karalamak nasıl bi insaniyettir nasıl bir iş arkadaşlığıdır....ben sustukça senin daha çok konuşman yaşananları değiştirecekmi sanırsın (ben hiç sanmıyorum) o günü bekle dedin ya bana,dört gözle bekliyorum sevgili iş arkadaşım kabuğunu kendi ellerinle daralttın çık bakalım bu yaşattığın kargaşadan ve rabbim ilahi adaletini göster...